SİVEREK ŞEYHBIZINİLERİ Şexbızınice solmaya başladı… Darağun’da Kullanılan Şifreli Sözler… Aslında bu sözler tamamen Şexbızınice’dir. Bazı yaşlılar hala köyde bu dili konuşabilmektedir. Ancak, nesil değiştikçe, dil de unutulmaktadır. Şexbızınice’nin yerini Kırmancı almaktadır. Kürtlerin büyük çoğunluğu, Kürtçenin Kırmanci şivesini konuşurken Şexbızıniler; Gorani , Sorani, Kelhuri lehçelerinin konuşulduğu Kuzey Irak’tan geldikleri için bölgenin şivesini konuşmaktadırlar. Hevremani , Leki Keldani Şexbizini bu şivelerdendir . Darağun’a yerleşen şexbızıniler önceleri şexbızıni şivesini konuşmalarına rağmen zamanla bunu unutarak kırmancı konuşmaya başlamışlardır. Ancak, köyde halen o günlerin izini taşıyan bazı kelimeler bu kez şifreli sözler olarak kullanılmaya devam edilmektedir. İşte onlardan birkaçı Cerre Leyré: Cemaatte yabancı bir erkek varsa konuşan kişiler ‘cerre leyré’ denilerek uyarılır. Yani, “sözlerine dikkat et, aramızda yabancı var” anlamındadır. Déte Leyré:Cemaatte yabancı bir kadın varsa konuşan kişiler ‘déte leyré’ denilerek uyarılır. Yani, “sözlerine dikkat et, aramızda yabancı bir kadın var” anlamındadır. Bendé Hılkışı : Toplumda konuşan birine, “Sözünü fazla uzatma, aramızda yabancı biri var, açık verme, anlamasın.” Anlamında köyde sıkça kullanılan bir cümledir. Cerre Versige:Eve gelen erkek misafirin yanında o utanmasın diye ev sahibinin karısına “Misafirimiz açtır, kalk yemek hazırla” diyerek onu uyarmasıdır. Pıriz Ijni : Kadın evde ekmek olmadığını, kocasını bu şekilde uyararak ekmek almasını ister. “Ekmek yok” anlamındadır. Xeftige : Misafirin uykusu gelince, vakit geç olunca evin erkeği “cerre xeftige” diyerek yatakları sermesi için kadını uyarır. Cerre Durri Dikerdige : Bir şexbızıni toplumunda yabancı bir adam konuşuyorsa ve yalan söylüyorsa şexbızınilerden biri “Cerre durri dikerdige” diyerek onun yalan söylediğini herkese açıklar. Tabi konuşan yabancı bunu anlamaz, konuşmasına devam eder. Kotil: Yalan söyleyen erkek için kullanılır, Feyma: yalan söyleyen kadın için kullanılır. Cerre Keyré kerdige: Bir şexbızıni toplumunda yabancı biri varsa ve herkes onunla alay ediyorsa içlerinden biri, “cerre keyré kerdige” diyerek cemaati uyarır. Yani, yabancı artık alınmaya başladı, kızıyor, fazla üstüne gitmeyin anlamındadır. Acıstike: Artık burada kes, anlamındadır. Vidgel esté ejni : Borç isteyecek biri, “Paran var mı yok mu?” anlamında kullanır. Çul keri? : Nasılsın anlamındadır. Awgel ram yare : Su getir anlamındadır. Şexbızınilerden Komik Öyküler… Darağun’da hemen hemen herkes birbiriyle ilgili yüzlerce komik öykü anlatabilir size. Köy çok şamatacı ve şakacıdır. Şakanın nerede bitip, gerçeğin nerede başladığını fark edemezsiniz bile. Yediden yetmişe herkesin içinde bir şamata planı, bir cin fikirlik vardır. Yanlarında bulunduğum kısa zaman içinde derlediğim öykülerden birkaçını paylaşmak istedim onların hoşgörüsüne sığınarak… Şaşkın Hırsız… Cımoyé Remoyé Kerro, hayatında hiç hırsızlık yapmamıştır. Bu konuda bilgisi de tecrübesi de yoktur. Bir gün yolun kenarındaki otlakta çobanlık yaparken sürüsüne doğru gelen bir kuzu görür. Kuzuyu sürünün içine alır. At arabasıyla yoldan geçen bir yolcu “Sen de satılık kuzu yok mu?” diye sorunca Cımé, “Var, bir kuzum var” diyerek yabancı kuzuyu adama satar. Adam kuzuyu alıp gider, Cımé de paraları saymanın derdine düşer. Tam o sırada süvari bir adam atıyla gelip önünde durur. “Pısmam, benim bir kuzum kayboldu, bu taraflara geldiğini söylediler, görmedin mi?” diye sorar. Cımé şaşırır, önce ne diyeceğini bilemez, bir elindeki paralara, bir de atın üstündeki adama bakar. Sonunda kekeleyerek; “Gördüm, az önce sattım, aha bu da parası” diyerek adama uzatır parayı. Adam, parayı alır, at arabacının peşine düşer, Siverek’te bağların içinde ona ulaşarak kuzusunu kurtarır. Hayalet Misafir Şıko… Şıko, amojna Nuré’nin tek oğludur. Bir ara Siverek’te kahveye alışır, bu alışkanlık öyle berbat bir şeydir ki, her gün sabahtan akşama kadar oyun masasından kalkmamaktadır. Zamanla müptelası olduğu oyun onu öyle pençesine alır ki, artık geceleri bile köye gelmemektedir. Siverek’te o dönemde tek bir şexbızıni evi vardır o da Hecaliye Ereb’in evidir. Kalo Heci hanımı Fato ile ilerlemiş yaşlarına rağmen yalnız yaşamaktadırlar. İhtiyarların bu durumundan yararlanarak gece avlu duvarından atlayarak evlerine geliyor, yan odada yatağını seriyor, sabah namazı olmadan kalkıp yine sessizce gidiyormuş. Fato nene, sabah uyandığında yerde serilmiş bir yatak görünce durumu Hecaliye bildirir ve durum değerlendirmesi yaparlar. Yatağı kaldırırlar, ancak ertesi sabah yine yatağı serilmiş olarak bulurlar. Birkaç gün böyle devam eder. Bu meçhul misafirin Hızır Aleyhisselam olabileceğini bile düşünmektedirler. Sonunda köyden büyük oğlu Mehemed’i çağırırlar durumu ona açıklarlar ve o gece nöbet tutmasını isterler. Mehemed gece yarısına kadar içeride bekler, sonunda yatağını sererek odada uykuya dalar. Ne var ki, sabah uyandığında yanında yere serilmiş yatakla karşılaşır. Yatak bomboştur. Şıko geç vakitlerde oyun masasından kalkmış, eve gelmiş, yatağını sermiş uyumuş, erkenden de kalkıp gitmiştir. Hane halkı şaşkınlık içindedir. Bu hayalet misafiri çok merak ederler. Ertesi gece Hecali, kendisi nöbet tutmaya başlar. Uyumamak için kararlıdır avluda volta atar. Gece yarısından sonra ayak sesleri duyar, biri avlu duvarına tırmanmış, oradan dama çıktıktan sonra merdivenle aşağıya inmiştir. “Law ew kiyé?” (Kimdir o?) diye bağırır. Şıko yakalandığını anlayınca mahcup bir şekilde “Ezım Apé Heci” (Benim Hacı amca) der. Durum anlaşılmış, hayalet misafir yakalanmıştır. Xelef’in Kulak Kılları… Xelef Darağun’da renkli bir simadır. Köyün Sülün Osman’ıdır. Çevrede dolandırmadığı insan yok gibidir. Ama şimdilerde tövbe etmiş, emeğiyle kazanmaya başlamıştır. Xelef’in en önemli özelliği, vücudundaki kılların çokluğudur. Yüzü, burnu, kulaklarının üstü her tarafı simsiyah kıllarla kaplıdır. Birkaç ay traş olmasın, her yanını kıllar kaplar. Tanınmaz hale gelir. Yine bir yas nedeniyle aylarca tıraş olamaz Xelef. Bir gün o haliyle Siverek’te bir berbere gider, koltuğa oturur. Berber sorar; “Saç mı sakal mı abi?” Xelef cevabı yapıştırır; “Kulak, burun” Ape Hasso’nun Kuzusu… Bir gün Kadiré Mıstoyé Kal Mıho ve Heciyé Apé Seydo, Hassoyé Piré’nin bir kuzusunu çalarlar. Amaçları kuzuyu mezatta satıp kendilerine tütün almaktır. Ne var ki, ikisi de çobandır Siverek’e gidecek birini bulup kuzuyu ona vermelidirler. Sabah erkenden uyanırlar, talihe bakın ki o gün şehre gidecek tek kişi Apé Hasso’dur. Kuzuyu getirirler ona teslim ederler “Apo bizim bu kuzuyu da götür sat, aldığın parayla da bize tütün al, getir” derler. Apé hasso, akşam döndüğünde kuzuyu satmış, onlara tütün almıştır. Kadir, tütünü tabakasına yerleştirirken, “Al apo, bir cigara sar, kendi malın gibi iç, helalé hoş olsun” der gülerek. Usubé Kırmo’nun Rehin Kalması… Heciyé Seydo gençliğinde çok şakacı biriydi. Bir gün Siverek’te köylüsü Usubé Kırmo ile karşılaşır. Usub henüz 12-13 yaşlarındadır. Onu alıp lokantaya götürür, birer kebap söyler. Apé heci hızlı davranır, yemeğini erken bitirir. “Ben elimi yıkayacağım, sen yemene devam et” der Usuba. Usub masum bir şekilde yemeğine devam eder. Nasıl olsa yanında dağ gibi amcası vardır. İçi huzurludur. Ne ki, Apé heci elini yıkadıktan sonra kapıya yönelir ve lokantacıya da “Hesabı masadaki genç verecek” diyerek dışarı çıkar, gider. Usubun cebinde metelik yoktur. Yemeğini bitirir, Apé Heci’yi beklemeye başlar. Sonunda ceketini ve kimliğini rehin bırakarak ayrılabilir lokantadan. Benzerliğin Bu kadarı… Kadiré Apé Mısto ile Usubé Kırmo birbirine ikiz gibi benzemektedir. İkisi de esmer tenli, çıkık burunlu, sarkık dudaklıdır. Usub bir dönem Siverek şehir merkezinde çok borçlanıyor. Herkesten borç para almış, iade etmemiştir. Alacaklıları köşe bucak onu aramaktadırlar. Bunu bilen Usub, şehre girememekte ihtiyaçlarını başkasına aldırmaktadır. Bir gün Kadiré Apé Mısto ile karısı Pako Kaleboğazından Şeytan Küçesine doğru yürürlerken Usubun alacaklıları önünü keserler. “Ulan sen ne arlanmaz utanmazsın, hem borcumuzu vermezsin, hem salana salana alış veriş yaparsın” diyerek yakasına yapışırlar. Kadir, uzun süre Usub olmadığını anlatmaya çalışır, ama alacaklıların dini imanı yoktur. Her biri bir yandan dürtmektedirler. Kimse onun Usub olduğuna inanmamaktadır. Sonunda karısı Pako imdadına yetişir. “Kimliğini çıkar göster, ne bekliyorsun!” diye çıkışır. O da öyle yapar. Paçasını kurtarır sonunda. Apé Hasso’nun Kebap Sevdası… Bir gün Apé Hasso eve tuz ve sabun almak için Siverek’e gider. Parasını çefiyesinin ucuna bağlamıştır. Çarşıda karşısına bir genç çıkar; “Ooo Apé Awdo sen hoş gelmişsin, nasılsın?” diye sorar. Ape Hasso, her ne kadar “ben Awdo değilim, Hasso’yum” dese de, gencin elinden kurtulamaz. Genç koluna girer, “Sen babamın dostusun, gel apo birer kebab yiyelim” diyerek onu lokantaya sürükler. Apé Hasso kebabı duyunca gevşer onunla lokantaya girer. Kebabları gelir, delikanlı çabucak yemeğini yer, ellerimi yıkayacağım diyerek çıkar, lokantacıya da “hesabı amca verecek” diyerek kaçar gider. Lokantacı Apé Hasso’yu kapıda yakalar, parasını ister. Önce direnir, sonunda vermekten başka çaresi olmadığını anlar, başındaki çefiyesinin ucuna düğümlediği parasını çıkarmaya çalışırken, “Law, çı sıbeki zu, tahşteki bı gu bu” diye geveler. (Yani, Lan, sabahın erkeninde yediğimiz boklu kahvaltı oldu) Parayı verir çıkar. Yazar: Rıfat MERTOĞLU (Fırat’ın Sesi Gazetesi)